Merhaba. Uzun zamandır yazı yazmıyorum. Aslında bugün de
yazmayacaktım ancak bazı işlerimi erteledim ve yazmaya karar verdim. Çünkü
yarın seçim var. Ben de bu konu hakkında birkaç bir şey söylemek istiyorum.
Sizden tek ricam sonuna kadar, düzgün bir şekilde okumanız ve vicdanlı
olmanızdır. Yazı biraz uzun ve ağır olabilir, sıkılmadan okuyun. Neyse, başlayalım…
Yarın 1 Kasım Türkiye Genel Seçimleri yapılacak. Bu seçim
Türkiye’nin en önemli dönemeçlerinden biri olacak. Ya dönemeci alıp güneşe
doğru uzanan yolda ilerlemeye devam edeceğiz ya da şarampole yuvarlanacağız.
Bunu belirleyecek olan ise bizleriz.
Yazıya başlamadan önce ufak bir not düşmek istiyorum;
kesinlikle hiçbir siyasi partinin taraftarlığını yapmıyorum. Sadece doğruyu
yazıyorum.
*Gerekli malzemeler: Şeref, haysiyet, vicdan, mantık, saygı
ve vatan sevgisi.
Devam edelim…
Ortadoğu’nun Abisi, Dünya’nın Kırmızı Düğmesi Türkiye
Türkiye önemli bir ülke. Jeopolitik olarak Ortadoğu’da büyük
önem taşıyan Türkiye, katil Amerika’nın(şerefli bireylerini tenzih ederim)
Ortadoğu’daki planlarının önünde büyük bir engel.
Gerek ekonomisi, gerek askeri gücü, gerek halkı ve gerek
sağlam, köklü devlet yapısıyla Ortadoğu’daki birçok devletten çokça adım önde
olan Türkiye için Ortadoğu’nun abisi diyebiliriz. Hani eskiden vardı ya
mahallenin abileri, onun gibi. Dolayısıyla buradaki her olay sadece bizi ve
geleceğimizi değil, dolaylı yoldan Ortadoğu’daki birçok insanın, ülkenin ve
olayların kaderinde etkili oluyor.
Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz. Bazen ben de öyle
düşünüyorum. Peki, gerçekten de abartıyor muyum? Bakalım…
Amerika… Ey Amerika… Dünyayı sikip soğana çevirdin. Fakat
tebrik ediyorum bu ibneleri. Neden? Çünkü adamlar ciddi anlamda çalışıyorlar.
Bundan 100-200 sene sonrası için plan yapıp, tahminlerde bulunuyorlar ve buna
göre strateji geliştiriyorlar. Bugünkü birçok olayın bundan ortalama 100 sene
önce planlandığından emin olabilirsiniz.
Bu ibneler gerçekten çalışıyor. Çok iyi bir şekilde örgütlendiler,
kadrolaştılar. Dünya’nın birçok yerinde istediği oyunu oynayabilecek güçteler.
Birçok ülkenin devlet adamları doğrudan bunlara bağlı. J Birçok devletin önemli
yerlerinde adamları var. J
Türkiye de bunlara dâhil. J
Şerefsiz bol memlekette.
Neyse efendim, fazla uzatıp da Amerika’nın propagandasını
yapmış gibi olmak istemiyorum. Güçlü ve etkili olduğunu bilin yeter. Detayları
başka yazıda anlatırım.
Bu ibnelerin bir projesi var. Adı Büyük Ortadoğu Projesi,
kısaca BOP diyorlar. Bush denen bir puşt tarafından başlatılan bu operasyon,
Amerika’nın kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye dâhil Ortadoğu’daki birçok
ülkenin içine sıçmayı hedefler. İnternetten birkaç ufak araştırma yaparak daha
detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Ha, bu proje için “iyi” diyenler de var, yok
değil. J
Unutmayın, zamanında düşman askerleri için dost diyenler de vardı bu ülkede. J Ha, siktik attık gerçi
ama siz dikkat edin. Torunları hala aramızda, buralarda bir yerde… J
Ne diyorduk? Hah, BOP. Bu projenin gerçekleşmesi için
Türkiye’nin domino taşı gibi yıkılıp zincire katılması gerekiyor ancak olmuyor.
Neden? Az önce de bahsettiğim etkenler buna geçit vermiyor. Özellikle köklü
devlet tarihimizin(Göktürklerden bu yana) getirdiği tecrübe ve Mustafa Kemal ve
arkadaşlarının(saygıyla anıyorum) bu tecrübeyi kullanarak sağlam temeller
üzerine kurduğu Cumhuriyet sağ olsun. J
BOP’u bir yapboz olarak düşünürsek eğer Türkiye en değerli
parçadır. Dolayısıyla yine aynı yere gelerek bu konuyu kapatıyorum:
Türkiye’deki her gelişme sadece bizi değil Ortadoğu dâhil dünyadaki birçok
ülkeyi ilgilendiriyor. Yani bu seçim ve sonraki seçimlerin sonucundaki
gelişmelerden hepimiz sorumluyuz.
Devam edelim…
7 Haziran, Koalisyon Görüşmeleri ve Günah Keçisi
7 Haziran Genel Seçimlerine değinmek istiyorum. Seçim sonucu
olarak sandıktan tek başına iktidar çıkmadı ve koalisyon görüşmeleri yapıldı.
En çok oyu alan 1. Parti AKP olduğu için hükumet kurma görevi Cumhurbaşkanı
tarafından onlara verildi. CHP ve MHP ile görüşmeler yapıldı ve sonucunda
koalisyon kurulamadı ve erken seçim kararı alındı. Neden?
AKP ile CHP günler süren görüşmeler yaptılar. 35 saat süren
görüşmeler ve akabinde Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun 4 saatlik görüşmesi
sonucunda koalisyon görüşmesi olumsuz sonuçlandı. Ardından Davutoğlu yaptığı
açıklamada erken seçimin en güçlü ihtimal olduğunu söyledi. Tekrar yazıyorum,
Chp ile yapılan görüşmenin olumsuz sonuçlanmasından sonra Davutoğlu erken
seçimin en güçlü ihtimal olduğunu söyledi. J
Bunun ardından MHP ile görüşmeler oldu. Davutoğlu ve
Bahçeli’nin 2,5 saatlik görüşmesinin neticesinde de AKP “Hayır” dediği için
koalisyon olmadı. J
Evet, biraz şaşırdınız değil mi? Ancak durum bu.
Nasıl yani? Dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki; AKP-MHP
görüşmeleri başladı. Bahçeli 4 şartını sundu. “Bunları kabul ediyor musunuz?”
dedi. AKP “Hayır” dedi. Nedir bu şartlar, tekrar bir bakalım.
1 – Anayasa’nın ilk 4 maddesi değiştirilemez. Değiştirilmesi
teklif dahi edilemez. Bu MHP’nin vazgeçilmez şartıdır.
2 – Çözüm sürecini eksiksiz ve bahanesiz olarak ortadan
kaldırılması, sürecin tümüyle tasfiyesi, müzakere kabul etmeyen talep ve
isteğimizdir.
3 – Toplum hayatını felç eden, adalet ve ahlak kurallarını
hiçe sayan rüşvet ve yolsuzluk iddialarının 17-25 Aralık kapsamında tekrar ele
alınarak, ucu kime dokunursa dokunsun üzerine gidilmesi tartışmasız
isteğimizdir.
4 – Anayasal yetki ve sorumluluklarını inat ve ısrarla
çiğneyen, hiçbir kural tanımayan Cumhurbaşkanı’nın, görevinin gerektirdiği
meşru ve hukuki zeminde bulunmasının yanı sıra kuvvetler ayrılığı prensibinin
parlamenter demokrasiyle muhafazası, sağlıklı bir koalisyon için aradığımız
temel kıstastır.
AKP, MHP’nin bu 4 şartına “Hayır” dedi. Buna rağmen
Davutoğlu hala meydanlarda MHP için “Hayırcı” diyor.
Hadi bunu bir kenara bırakalım. Az önce de söyledim, AKP-CHP
görüşmesinin olumsuz sonuçlanmasından sonra Davutoğlu erken seçimin en güçlü
ihtimal olduğunu söyledi. Yani AKP’nin zaten MHP ile koalisyon kurmak gibi bir
düşüncesi yoktu. Erken seçim kararını çoktan vermişlerdi ve adet yerini bulsun
diye MHP ile görüşme yapıldı.
Şimdi tekrar soruyorum, AKP-MHP koalisyonun kurulmamasının
suçlusu kim? Günah keçisi yapmaya çalışılan MHP mi yoksa “Hayır” diyen AKP mi?
Sanırım yazımın asıl konusunu biraz olsun anladınız. MHP’ye
atılan iftiralar ve bazı yanlış anlaşılmalar. Bunların yanı sıra AKP ve
icraatları… Tekrar ediyorum, beni bir siyasi parti mensubu olarak görmeyin.
Yazdıklarıma tarafsız bakın. Eğer gerekli malzemeler listesindekiler sizde
yoksa zaten bu konuda elimden bir şey gelmez. J
Malzeme listesindeki “Mantık” kullanıldığında bugün
koalisyon kurulmamasının sorumlusunun kim olduğu açıkça ortada değil mi?
Bazı vatandaşlarımız MHP için elini taşın altına koymamaktan
bahsediyor. Ben de şöyle bir soru sorayım o zaman, AKP neden bu 4 maddeyi kabul
etmedi? Bu sorunun cevabını yine “Mantık” çerçevesinde verebilir misiniz? Deyin
ki, şu şu şu sebeplerden ötürü AKP MHP’nin bu 4 şartını doğru bulmadı ve kabul
etmedi. Ha?
Devam edelim…
Değnek kim, Köstek kim?
CHP’li bazı arkadaşlarımla bu konular hakkında sohbet
ederken bazen diyorlar ki “Ya birader iyi hoş ama MHP sürekli AKP’ye değnek
oluyor. Sıkıştığı yerde yardımına koşuyor.” J
Mesela diyorum? “Ya bu meclis başkanlığı seçiminde Deniz Baykal’a oy vermediler
mesela” diyorlar. J
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu
MHP’nin de desteği ile seçimde aday gösterildi J
(AKP’ye değnek olmakla suçlanıyordu MHP). CHP kapı kapı dolaştı, her yerde
İhsanoğlu için oy istedi. Doğru mudur? Doğru. Cuhmurbaşkanı adayı İhsanoğlu
için kapı kapı dolaşıp oy istediler. MHP de destek verdi.
Daha sonra meclis başkanlığı seçimleri geldi. Her partiden
aday çıktı. Terör örgütü pkk’nın siyasi uzantısı HDP AKP’nin eski genel başkan
yardımcısı ve kurucularından olan Mehmet Fırat’ı, AKP İsmet Yılmaz’ı, CHP
Erdoğan’ı hapisten çıkartan Deniz Baykal’ı, MHP ise bilim adamı, diplomat,
siyasetçi olan ve zamanında önemli görevlerde bulunmuş olan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday
gösterdi.
Şimdi CHP’li vatandaşlara sormak istiyorum ve ellerini
vicdanlarına koyarak cevap versinler; Cumhurbaşkanlığı görevine layık görüp de
kapı kapı dolaşıp oy istediğiniz Ekmeleddin İhsanoğlu’nu neden Meclis Başkanı
olması için desteklemediniz. Cumhurbaşkanlığını layık gördüğünüz İhsanoğlu’nu
neden Meclis Başkanlığına layık görmediniz? Kendi adayınızı…
Ayrıca bir hatırlatma yapmak isterim; 9 Ağustos 2007
tarihinde yapılan Meclis Başkanlığı seçimlerine göz atalım.
AKP’nin adayı Köksal Toptan’ın Meclis Başkan’ı seçildiği bu
oylamayı biraz detaylı incelersek CHP’nin AKP’yi alenen desteklediğini
görebiliriz.
İlk önce 2007’de hangi partinin kaç vekili var, ona bakalım.
AKP: 341
CHP: 112
MHP: 71
Bağımsız: 26
Toplam 550
Şimdi de Meclis Başkanlığı seçim sonuçlarına bakalım.
AKP’nin adayı Köksal Toptan 450 oy alarak Cumhuriyet
tarihinin rekorunu kırıyor.
MHP’nin adayı Tunca Toskay 74 oy alıyor.
7 oy boş, 4 oy geçersiz, katılım 535 kişi.
Şimdi biraz matematik, 4 işlem yapalım.
MHP’nin o dönemdeki vekil sayısı 71, adayı 74 oy almış.
AKP’nin vekil sayısı 341, adayı 450 oy almış.
MHP’ye dışardan +3 oy gelmiş. AKP’ye ise 109 oy gelmiş. Hadi
iyimse olalım ve 26’sı Bağımsız vekillerden geldi varsayalım ancak +83 oy daha
gelmiş. Sizce kim oy vermiş olabilir? CHP’nin 112 vekili var. J 450+74+7+4=535
AKP’nin adayı Köksal Toptan’ı 24 dönem Meclis Başkanı
seçtiren kim? CHP J
Bu durumda değnekçi kim? MHP’mi? J
Ha, az daha unutuyordum bak. O dönemde CHP’nin Genel Başkanı
da Erdoğan’ı hapisten çıkartan Deniz Baykal’dı. J
Kim destek? Kim köstek?
Bir ufak not daha düşüyorum: Bunları neden yazıyorum? Son
zamanlarda gerek medyada, gerek sosyal medyada bazı kalemler bu gibi
söylemlerle doğruyu yanlışı karıştırıp halkımızı farklı düşüncelere yöneltiyor.
Ben sadece yanlış bilinenlerin doğrusunu yazıyorum ve biraz da kendi eleştirimi
katıyorum.
Devam edelim…
HDP’yi Meclise Kim Soktu?
7 Haziran seçimlerinin şaşırtan sonuçlarından biri de terör
örgütü pkk’nın siyasi uzantısı olan HDP’nin mecliste yer alması oldu. Bu
olaydan sonra bazı kimseler ciyak ciyak bağırarak MHP ve CHP’yi meclise
sokmakla suçladılar. Ya aslında olan? Buyurun beraber bakalım.
Bu tartışmayı sonuçlandırmak için yapmamız gereken tek bir
şey var o da 2011 Genel Seçimlerinin sonuçlarını incelemek.
MHP’den HDP’ye tek 1 tane bile oy kayması olmadı ancak
CHP’den ise çok az da olsa oy kayması oldu fakat HDP’yi meclise sokan AKP’den
HDP’ye kayan oylardır. J
2011 Genel Seçimlerinde HDP’nin(o zamanki adı BDP) ve
AKP’nin Doğu illerimizden ne kadar oy aldığını ve 2015 Genel Seçimlerinde ne
kadar oy aldığını kısaca inceleyelim.
Ardahan
Bi önceki 2011 Genel Seçiminde Akp %40.26(22,834) oy,
Bdp’nin bağımsız adayı ise %12.29(6,971) oy almış.
Son yapılan 2015 Genel Seçiminde ise Akp %25.97(14,703) oy,
Hdp ise %31.48(17,944) oy almış.
Yani bu seçimde Akp’nin oyu ortalama %15 düşmüş, Hdp’nin oyu
da ortalama %15 artmış.
2011 Genel Seçimlerinde Akp birinci partiydi, şimdi Hdp
birinci parti.
Mardin
Bi önceki 2011 Genel Seçiminde Akp %32.11(104,85) oy,
Bdp’nin bağımsız adayları ise toplam %61.03(197,791) oy almış.
Son yapılan 2015 Genel Seçiminde ise Akp %19.13(73,669) oy,
Hdp ise %74.09(285,281) oy almış.
Yani bu seçimde Akp’nin oyu ortalama %12 düşmüş, Hdp’nin oyu
da ortalama %12 artmış.
2011 Genel Seçimlerinde Akp birinci partiydi, şimdi Hdp
birinci parti.
Kars
Bi önceki 2011 Genel Seçiminde Akp %42.62(61,172) oy,
Bdp’nin bağımsız adayı ise %19.24(27,620) oy almış.
Son yapılan 2015 Genel Seçiminde ise Akp %26.66(39,816) oy,
Hdp ise %44.64(66,674) oy almış.
Yani bu seçimde Akp’nin oyu ortalama %20 düşmüş, Hdp’nin oyu
da ortalama %20 artmış.
2011 Genel Seçimlerinde Akp birinci partiydi, şimdi Hdp
birinci parti.
Görünen köy, kılavuz istemez. Açıkça görülüyor ki daha önce
AKP’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşlarımız HDP’ye oy vermiş.
Şimdi soruyu tekrar soralım; HDP’yi meclise kim soktu?
Devam edelim…
AKP’ye Oy Veren, Vermiş ve Verecek Olan Vatandaşlara 5 Soru
Soru 1
14 Ocak 2000 tarihinde Erdoğan bi radyo programına
katılıyor. Avustralya'nın Melbourne şehrindeki SBS radyosundaki bu programda
kendisini terörist başı abdullah öcalan ile karşılaştıran sunucuya aynen
şunları söylüyor:
"Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şuan almış olduğu
kellelerin hesabını veriyor."
Türkiye'nin belirli bir bölümünü ayırmak isteyen ve bu yönde
terör eylemleri gerçekleştiren, askerimizi ve polisimizi şehit eden,
dolayısıyla bir çok çocuğu babasız, bir çok kadını kocasız, bir çok kardeşi
abisiz, bir çok anayı ve babayı evlatsız bırakan, Doğu bölgesindeki illerimizde
türlü türlü eylemler yapıp halkı tehdit eden, karakollara baskınlar yapan,
dolayısıyla binlerce insanı gözü yaşlı bırakan bu bölücü pkk'nın kurucusu ve
lideri abdullah öcalan için "Sayın" denmesi ve bu eli kanlı terör
örgütüne karşı mücadele veren şehit askerimize ve polisimize "Kelle"
denmesi sizin için ne ifade ediyor?
*Bu olaydan sonra Şehit Anaları Derneği söylediklerinden
ötürü Erdoğan'a dava açtılar. Açtıkları bu 3 kuruşluk tazminat davasını da
kazandılar.
Soru 2
31 Mart 2003 tarihinde Erdoğan'ın bi gazetede yazısı
yayınlanıyor. The Wall Street Journal adındaki Amerikan gazetesindeki bu
yazısında Irak'taki işgalci amerikan askerleri için aynen şunları söylüyor:
"Amerika ile olan yakın iş birliğimizi sürdürmeye
kararlıyız. Dahası, bu cesur kadın ve erkeklerin en az kayıpla evlerine
dönmelerini ve Irak'taki acının en kısa zamanda sona ermesini umuyor ve bunun
için dua ediyoruz."
Tüm dünyaya kan kusturmuş olan amerika 20 Mart 2003 yılında
da Irak'ı işgal ederek sözde "özgürlük" adı altında 1 milyondan fazla
insanın ölümüne sebep oldu. Kadın, erkek, genç, yaşlı ve çocuk demeden
insanları katleden ve bunlarla da kalmayıp insanların evlerini yıkan, camileri
yıkan, işkenceler yapan, kadınlara tecavüz eden amerikan askerleri için
"cesur" denmesi ve onların "en az kayıpla evlerine dönmesi"
için dua edilmesi sizin için ne ifade ediyor? Eli kanlı amerikan askerlerinin
en az kayıpla evlerine dönmesi için dua ediyorsun da evsiz kalan, babasız
annesiz kalan o masum çocuklar ne olacak? Bunlar sizin için ne ifade ediyor?
Soru 3
Amerika'nın 48. başkanı bush'un döneminde başlayan bi proje
var, adı büyük ortadoğu projesi, kısaca
bop deniyor.
Türkiye dâhil birçok Ortadoğu ülkesinin sınırlarının
değişmesine sebep olacak bu projenin amerika tarafından ve özellikle bush
döneminde başlamış olması zaten tehlike çanlarının habercisi. Ha eğer derseniz
ki "Yok arkadaş, ben inanmıyorum. bop Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin refahı,
iyiliği için yapılan bir proje. Amerika bizim iyiliğimizi istiyor." O
zaman size diyecek beşeyim yok. İnternette yayınlanan bop haritalarına ve
ilgili belgelere bir bakın. Asıl amacını net bir şekilde göreceksiniz.
Neyse, devam edelim biz. 4 Mart 2006 tarihinde İstanbul
Bayrampaşa'daki AKP ilçe kongresinde Erdoğan aynen şunları söylüyor:
"Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Biz BOP'un eş
başkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz."
Amacı Ortadoğu'yu, bölgedeki Müslüman devletleri ve
Türkiye'yi amerika'ya köle yapmak olan ve bu hedefte milyonlarca insanın canını
alan, kanını akıtan bop için eş başkanlık yapması, bunu çok matah bir şeymiş
gibi söylemesi sizin için ne ifade ediyor?
Soru 4
2011 yılında terör örgütü lideri abdullah öcalan'ın çağrısı
ile 34 terörist Habur sınır kapısından girerek teslim oldu(!). Bu 34 terörist
dönemin siyasi partisi olan dtp'li temsilciler tarafından ve pkk destekçileri
tarafından karşılandı. Öyle bir karşılama oldu ki bu, otobüs tepesinde
karşılamaya gelenleri selamlayan teröristler el sallıyor, sloganlar atılıyor...
Teslim olmak değil, adeta bir şov, adeta bir zaferdi bu. Türkiye'ye karşı bir
zafer...
Bu olaydan hemen sonra Erdoğan, akp'nin meclis grup
toplantısında aynen şunları söylüyor:
''Dün Habur Sınır Kapısında yaşanan manzara karşısında
umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur."
O görüntüler işte bunlar: https://goo.gl/ao0YI9
Erdoğan bunu dedikten 2 gün sonra çıkıp aynı olay için 180
derece bir dönüş yaparak "Böyle saçma sapan şey olmaz" dedi. Bu sizin
için ne ifade ediyor?
Soru 5
Norveç'in Oslo kentinde 2006 yılında bir görüşme yapıldı.
MİT ile pkk arasında yapılan bu görüşmenin tutanakları internette yayınlandı.
Yayınlanan Oslo tutanaklarında MİT mensubu kişi şunları söylüyor:
"Bölgedeki valiler ve emniyet müdürü size karşı
toleranslı davranıyorlar. İçinde eğer size karşı toleranslı davranmayan varsa
söyleyin."
Bununla da kalmıyor, yine MİT mensubu kişi terörist başı
abdullah öcalan'dan "Sayın Öcalan" diye bahsediyor.
Yapması gereken pkk ile mücadele etmek olan emniyet
müdürleri için söylenenler ve bunu söyleyenlerin MİT mensubu olması ve bu
kişinin terörist başı abdullah öcalan'dan "Sayın Öcalan" diye
bahsetmesi sizin için ne ifade ediyor?
Devam edelim…
Gelişen Ekonomi derken?
AKP’li arkadaşlarımla bu konular hakkında konuşurken genelde
geliştiğini iddia ettikleri ekonomiden bahsederler. Özellikle IMF’ye olan
borcun ödenmesinden bahsedip, diğer ülkelere borç verdiğimizi(!) söylerler.
İlginçtir ki bundan 10 yıl öncesine baktığımızda ben gelişen bir ekonomi
göremiyorum.
Haydi, beraber bir karşılaştırma yapalım. Tabi bazılarımızın
yaşı bunları hatırlamaya yetmeyebilir. J
AKP iktidarından önceki asgari ücret 185₺, şimdiki asgari
ücret ise yaklaşık 1000₺ Bakalım bu kadar parayla neler alınabiliyor(du)
karşılaştıralım.
-2002 yılında asgari ücret 185 liraydı ve 1 adet yumurta 5
krş.(eski parayla 50bin lira) fiyatla satılıyordu. Yani 1₺(eski parayla 1
milyon) ile 20 adet yumurta alınıyordu. 185x20=3700 eder. 2002 yılında 1 aylık
asgari ücret ile 3700 tane yumurta alınabiliyordu.
2015 yılında asgari ücret 1000 lira ve 1 adet yumurta 50
krş.(eski parayla 500bin lira) fiyatla satılıyor. Yani 1₺ ile 2 adet yumurta
alınıyor. 1000x2=2000 eder. 2015 yılında 1 aylık asgari ücret ile 2000 tane
yumurta alınabiliyor.
-2002 yılında 1 adet ekmek 15 krş.(eski parayla 150bin lira)
fiyatla satılıyordu. Yani 1₺ ile 8 adet ekmek alınıyordu. 185x8=1480 eder. 2002
yılında 1 aylık asgari ücretle 1480 tane ekmek alınabiliyordu.
2015 yılında 1 adet ekmek 1₺ fiyatla satılıyor. 1000x1=1000
eder. 2015 yılında 1 aylık asgari ücret ile 1000 adet ekmek alınabiliyor.
-2002 yılında 1 kg pirinç 90 krş.(eski parayla 900 bin lira)
fiyatla satılıyordu. 185/0,9=205 eder. 2002 yılında 1 aylık asgari ücret ile
205 kg pirinç alınabiliyordu.
2015 yılında 1 kg pirinç 5₺(eski parayla 5 milyon lira)
fiyatla satılıyor. 1000/5=200 eder. 2015
yılında 1 aylık asgari ücret ile 200 kg pirinç alınabiliyor.
-2002 yılında 1 kg toz şeker 50 krş. fiyatla satılıyordu.
Yani 1₺ ile 2 kg toz şeker alınıyordu. 185x2=370 eder. 2002 yılında 1 aylık
asgari ücret ile 370 kg toz şeker alınabiliyordu.
2015 yılında 1 kg toz şeker 4₺(eski parayla 4 milyon)
fiyatla satılıyor. 1000/4=250 eder. 2015 yılında 1 aylık asgari ücretle 250 kg
toz şeker alınabiliyor.
-2002 yılında 1 paket(1 litre) süt 50 krş fiyatla
satılıyordu. Yani 1₺ ile 2 litre süt alınıyordu. 185x2=370 eder. 2002 yılında 1
aylık asgari ücretle 370 litre süt alınabiliyordu.
2015 yılında 1 paket süt 3₺(eski parayla 3 milyon) fiyatla
satılıyor. 1000/3=333 eder(düz hesap). 2015 yılında 1 aylık asgari ücretle 333
litre süt alınabiliyor.
Bu örnek benim yaşadığım şehir için geçerli. 2007 yılında
otobüslerde öğrenci 50 kuruştu ve şuan 2₺ civarında.
Gelişen ekonomi? Ben göremiyorum. Asgari ücretin 185₺’dan
1000₺’na yükselmesi gelişen ekonomiyi göstermez, artan fiyatları ve zamları
örtbas etmek için yapılan operasyonu gösterir.
Ha unutuyordum, IMF borcu meselesi. O konuda bir şey
demiyorum. IMF borcumuz bitti ancak bu sırada 2002 yılında 129.592 Milyar Dolar
olan dış borcumuz 2014 yılında 388.243 Milyar Dolar’a yükseldi. Hazine
Müsteşarlığı’nın son yayınladığı istatistiklere göre 2015’in 2. Çeyreğinde dış
borç 400 Milyar Doları aştı. J
Şimdi soruyorum IMF’ye olan 25 Milyar Dolar borcu öderken
+270 Milyar Dolar borçlanmak nedir? “Gelişen ekonomi” diyenler istatistiklerle
çelişen yorumlarda bulunuyor.
Devam edelim…
1300₺ Asgari Ücret mi Dediniz?
AKP’nin son ataklarından biri de asgari ücrete yapacağını
söylediği zam. İyi, güzel. Bu zaten olması gereken bir şeydi ancak 7 Haziran
öncesinde muhalefet partilerinin 1400-1500₺ asgari ücret vaatleri için “Kaynak
nerede?” diye soran AKP, şimdi kendisi 1300₺ vadediyor. E ben de soruyorum,
kaynak nerede? 7 Haziran öncesinde asgari ücrete zam vaatleri için “Olmaz,
ekonomi çöker” gibi yorumlarda bulunan AKP’nin yandaş kalemleri şimdi ne diyor?
7 Haziran’dan bu yana ekonomi çok mu gelişti de asgari ücrete zam yapıyorsunuz?
Dolar ve Euro cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesini gördü. Hani kaldırmazdı
ekonomi? Madem ekonomi kaldırıyordu neden bu halka yalan söylediniz?
Ayrıca neden 1 Kasım sonrası için söz veriyorsunuz? 13
yıldır hükumet olan sizsiniz. Hükumet olan parti vaat vermez, yapar. İşinize
gelince “Onlar konuşur Ak Parti yapar” diyenler şimdi “1 Kasım’da bizi
seçerseniz yaparız” diyorlar. J
Ben lafa değil icraata bakarım. Bazı AKP’li arkadaşlarım bu konu için “Haziran
ayında bu konuyla ilgili görüşmeler oluyormuş, yasa öyleymiş ondan 1 Kasım
sonrasını söyledi” diyorlar. İşine gelince 1 gecede toplanıp yasa
değiştirenler, mevzu asgari ücrete zam olunca neden aynısını yapmıyor? J
Devam edelim…
Türban Meselesi
Hah bak şimdi o “Değnekçi” diyen arkadaşlar konuşabilir. MHP
bu konuda AKP’ye destek verdi. Ki ben bundan bir sorun göremiyorum. Bu ülkenin
%80’e yakını Müslüman ve böyle bir ülkede türbanın serbest olması bence gayet
normal. Sorun şu ki AKP samimi değil. 13 yıldır iktidarda olan AKP, oylarının
düşeceğini anladığında hemen bu konuyu gündeme alıp kullandı. 2002 yılında
iktidara gelen AKP 2008 yılına kadar bu konuya el atmayıp, oylarının düşeceğini
anlayınca hemen olaya el attı ve tasarıyı meclisten geçirdi.
MHP defalarca bu konuda teklifte bulunmasına rağmen AKP 2008
yılına kadar yanaşmadı. Onu da belirmekte fayda var.
Türbanı kalkan olarak kullandı diyebiliriz.
Devam edelim…
Genel Başkan Yardımcısı AKP’de, Avukatı CHP’de
Bu konu hakkında pek bir şey yazmayacağım. Sadece iki isim
verip geçeceğim.
Sezgin Tanrıkulu: Habur olayındaki pkk terör örgütü
militanlarının avukatlığını yapan isim. Diyarbakır Barosu’na kayıtlı olmasına
ve Diyarbakır’da yaşamasına rağmen o bölgede seçilemeyeceğini bildikleri için
İstanbul’dan aday gösterdiler. Şuan CHP İstanbul Milletvekili. J
Mehmet Metiner: Eski HADEP Genel Başkan Yardımcısı. Nedir bu
HADEP? Şöyle bir sıralama yapalım:
HDP < BDP < DTP < DEHAP < HADEP
Terör örgütü pkk’nın siyasi uzantısı olan partide genel
başkan yardımcılığı görevi yapmış bir kişi şuan AKP İstanbul Milletvekili. J
Devam edelim…
17-25 Aralık
AKP’nin tabiri caizse sıçtığı tarihtir. Gülen cemaati
tarafından yayınlandığı iddia edilen ses kayıtlarının ve bu kayıtlar kapsamında
bazı AKP’li vekil ve bakanların yakınlarına yapılan operasyonların tümüne bu
ismi verebiliriz. Kimi kesimler tarafından Yolsuzluk ve Hırsızlıkla Mücadele
Haftası olarak anılmaktadır. J
Her ne kadar ses kayıtları için montaj denilse de Adli Tıp
Kurumu yaptığı resmi açıklamada kayıtlarda oynama yapılmadığını söylemiştir.
Tüm bunlara rağmen ilgili kişiler hakkında en ufak bir yaptırım
uygulanmamıştır. Neden? Çünkü yapılacak olan herhangi bir yargılama sürecinin
ucu Erdoğan’a kadar dokunabilir(MHP’nin 3. Koalisyon şartı).
Hadi diyelim ki ses kayıtları montaj, her şey yalan, dünya
bomboş, hancı sarhoş. O zaman neden bu 4 bakanın Yüce Divan’da yargılanması
engelleniyor? J
Ortada bir suç yoksa zaten aklanır gelirler. J
Mesela MHP’nin eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın.
Kendisi şuan MHP Trabzon Milletvekili ve Meclis Başkanvekili.
Bakanlığı döneminde 10 ihaleye ayrı ayrı, 19 ihaleye de
zincirleme olarak fesat karıştırmak ve haksız mal edinme suçlarından toplam 216 yıl 6 aya kadar
hapsini istedi. Ayrıca
mahkeme eylemin, görevi kötüye kullanma suçu boyutunu aşıp, ihaleye fesat
karıştırma suçunu oluşturduğunu iddiası ile haksız edindiği ileri sürülen 1
trilyon 961 milyar TL'nin (1 milyon 961 bin YTL) zor alımına karar verilmesini
de talep etti. 5 Ekim 2007 tarihli karar duruşmasında hakkındaki tüm
suçlamaların yersiz olduğu tespit edilerek beraatine karar verildi. Kendisi,
eşi ve çocuklarının da mal varlıkları üzerindeki ihtiyati tedbir kararını da
kaldırdı. Suçlamalara rağmen Yüce Divan’da yargılandı, aklandı, partisine geri
döndü.
Hadi AKP de aynısını 4 Bakanı için yapsın? J Madem suç yok ortada ve kayıtlar montaj. J
Yapamaz. Neden? Çünkü işin ucu Bilal-Erdoğan’a dokunuyor. J
Kaset Operasyonları
CHP’li Deniz Baykal ve birkaç MHP’li isime yapılan
operasyonların geneline denir ki Türkiye siyasi tarihinin en ahlaksız, en
ahmak, en şerefsiz, en namusuz ve en haysiyetsiz hareketidir.
Peki, bu operasyonun arkasında kim var? J Bu konu hakkında kesin
bir cevap veremem ancak MHP’li isimlerin videolarının yayınlandığı internet
sitesinin alan adının satın alındığı kredi kartının Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan
helikopteri üreten firma ile yakından bağlantılı birine ait olması ve bu ismin
AKP’li bazı kimseler tarafından korunması açıklayıcı oluyor sanırım. Bu konu
hakkında dönemin Başbakan’ı Erdoğan “Ne özeli bunlar genel geneeelll” diye
meydanlarda bağırırken, 17-25 Aralık kayıtları için “özel hayat” vb. ifadeler
kullandı. J
Kaset operasyonları hakkında detaylı bilgi için İlhami Yangın’ın Cümbür Cemaat
adlı kitabını okuyabilirsiniz. Bu kitapta yapılan operasyonların AKP ve Cemaat
ile bağlantısı, operasyonu yapan takımı eğitmek için Hollanda’dan gönderilen
kişi tarafından anlatılıyor. Bu kitap AKP ve Cemaat aleyhinde yazılan ve
piyasadan kaldırılamayan nadir kitaplardandır.
Bitiriyorum…
Evet, birkaç konuya ufak ufak değindim. J Bu yazıyı baştan sonra
bir defa daha okumanızı bunu yaparken de tüm her şeyi bir kenara bırakıp şeref,
haysiyet, vicdan, mantık, saygı ve vatan sevgisi kıstasları doğrultusunda
düşünmenizi rica ediyorum. Gerekirse bu geceyi düşünerek geçinin ve en doğru
kararı verip, oyunuzu kullanın. 1 oyun ne kadar etkili olduğunu, nelere etki
ettiğini artık iyi biliyorsunuz.
Ben bir partinin taraftarlığını yapmıyorum. Sadece yanlış
bilinen bazı şeylere kendi eleştirilerimi de katarak yazıyorum. Yazdığım her
şeyin kaynakları, kanıtları mevcut. Birçoğunu da yazıda paylaştım. Dilerseniz
ileride yazacağım yazılar için şu adresi takip edebilirsiniz.
Yarın seçim var. Ben de sandık görevlisiyim ve emin olun
hiçbir sahtekârlığa izin vermeyeceğim. Siz de gidin ve oyunuzu kullanın. Daha
sonra da sandıkta bekleyin. Sayımlar bitene kadar… Müşahit olabiliyorsanız,
olun. Olamıyorsanız orada kendinize yakın gördüğünüz siyasi partiden müşahit
kartı isteyin. O da olmazsa yine de bekleyin. Sandığı terk etmeyin. Oyunuza
sahip çıkın! Yarınki seçimin Türkiye için hayırlı olmasını diliyorum.
Yarınlarımız aydın, cumhuriyetimiz daim olsun.
NOT: Bu yazı 31 Ekim 2015 tarihinde yazılmış olup 13 Mart 2016 tarihinde bu blogda yayınlanmıştır. Buradan önce başka platformlarda da yayınlanmıştır.
NOT: Bu yazı 31 Ekim 2015 tarihinde yazılmış olup 13 Mart 2016 tarihinde bu blogda yayınlanmıştır. Buradan önce başka platformlarda da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder