13 Mart 2016 Pazar

Ortadoğu'nun Abisi, Dünya'nın Kırmızı Düğmesi Türkiye

Merhaba. Uzun zamandır yazı yazmıyorum. Aslında bugün de yazmayacaktım ancak bazı işlerimi erteledim ve yazmaya karar verdim. Çünkü yarın seçim var. Ben de bu konu hakkında birkaç bir şey söylemek istiyorum. Sizden tek ricam sonuna kadar, düzgün bir şekilde okumanız ve vicdanlı olmanızdır. Yazı biraz uzun ve ağır olabilir, sıkılmadan okuyun. Neyse, başlayalım…


Yarın 1 Kasım Türkiye Genel Seçimleri yapılacak. Bu seçim Türkiye’nin en önemli dönemeçlerinden biri olacak. Ya dönemeci alıp güneşe doğru uzanan yolda ilerlemeye devam edeceğiz ya da şarampole yuvarlanacağız. Bunu belirleyecek olan ise bizleriz.

Yazıya başlamadan önce ufak bir not düşmek istiyorum; kesinlikle hiçbir siyasi partinin taraftarlığını yapmıyorum. Sadece doğruyu yazıyorum.

*Gerekli malzemeler: Şeref, haysiyet, vicdan, mantık, saygı ve vatan sevgisi.

Devam edelim…

Ortadoğu’nun Abisi, Dünya’nın Kırmızı Düğmesi Türkiye

Türkiye önemli bir ülke. Jeopolitik olarak Ortadoğu’da büyük önem taşıyan Türkiye, katil Amerika’nın(şerefli bireylerini tenzih ederim) Ortadoğu’daki planlarının önünde büyük bir engel.
Gerek ekonomisi, gerek askeri gücü, gerek halkı ve gerek sağlam, köklü devlet yapısıyla Ortadoğu’daki birçok devletten çokça adım önde olan Türkiye için Ortadoğu’nun abisi diyebiliriz. Hani eskiden vardı ya mahallenin abileri, onun gibi. Dolayısıyla buradaki her olay sadece bizi ve geleceğimizi değil, dolaylı yoldan Ortadoğu’daki birçok insanın, ülkenin ve olayların kaderinde etkili oluyor.

Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz. Bazen ben de öyle düşünüyorum. Peki, gerçekten de abartıyor muyum? Bakalım…

Amerika… Ey Amerika… Dünyayı sikip soğana çevirdin. Fakat tebrik ediyorum bu ibneleri. Neden? Çünkü adamlar ciddi anlamda çalışıyorlar. Bundan 100-200 sene sonrası için plan yapıp, tahminlerde bulunuyorlar ve buna göre strateji geliştiriyorlar. Bugünkü birçok olayın bundan ortalama 100 sene önce planlandığından emin olabilirsiniz.
Bu ibneler gerçekten çalışıyor. Çok iyi bir şekilde örgütlendiler, kadrolaştılar. Dünya’nın birçok yerinde istediği oyunu oynayabilecek güçteler. Birçok ülkenin devlet adamları doğrudan bunlara bağlı. J Birçok devletin önemli yerlerinde adamları var. J Türkiye de bunlara dâhil. J Şerefsiz bol memlekette.

Neyse efendim, fazla uzatıp da Amerika’nın propagandasını yapmış gibi olmak istemiyorum. Güçlü ve etkili olduğunu bilin yeter. Detayları başka yazıda anlatırım.

Bu ibnelerin bir projesi var. Adı Büyük Ortadoğu Projesi, kısaca BOP diyorlar. Bush denen bir puşt tarafından başlatılan bu operasyon, Amerika’nın kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye dâhil Ortadoğu’daki birçok ülkenin içine sıçmayı hedefler. İnternetten birkaç ufak araştırma yaparak daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Ha, bu proje için “iyi” diyenler de var, yok değil. J Unutmayın, zamanında düşman askerleri için dost diyenler de vardı bu ülkede. J Ha, siktik attık gerçi ama siz dikkat edin. Torunları hala aramızda, buralarda bir yerde… J

Ne diyorduk? Hah, BOP. Bu projenin gerçekleşmesi için Türkiye’nin domino taşı gibi yıkılıp zincire katılması gerekiyor ancak olmuyor. Neden? Az önce de bahsettiğim etkenler buna geçit vermiyor. Özellikle köklü devlet tarihimizin(Göktürklerden bu yana) getirdiği tecrübe ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarının(saygıyla anıyorum) bu tecrübeyi kullanarak sağlam temeller üzerine kurduğu Cumhuriyet sağ olsun. J

BOP’u bir yapboz olarak düşünürsek eğer Türkiye en değerli parçadır. Dolayısıyla yine aynı yere gelerek bu konuyu kapatıyorum: Türkiye’deki her gelişme sadece bizi değil Ortadoğu dâhil dünyadaki birçok ülkeyi ilgilendiriyor. Yani bu seçim ve sonraki seçimlerin sonucundaki gelişmelerden hepimiz sorumluyuz.

Devam edelim…

7 Haziran, Koalisyon Görüşmeleri ve Günah Keçisi

7 Haziran Genel Seçimlerine değinmek istiyorum. Seçim sonucu olarak sandıktan tek başına iktidar çıkmadı ve koalisyon görüşmeleri yapıldı. En çok oyu alan 1. Parti AKP olduğu için hükumet kurma görevi Cumhurbaşkanı tarafından onlara verildi. CHP ve MHP ile görüşmeler yapıldı ve sonucunda koalisyon kurulamadı ve erken seçim kararı alındı. Neden?

AKP ile CHP günler süren görüşmeler yaptılar. 35 saat süren görüşmeler ve akabinde Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun 4 saatlik görüşmesi sonucunda koalisyon görüşmesi olumsuz sonuçlandı. Ardından Davutoğlu yaptığı açıklamada erken seçimin en güçlü ihtimal olduğunu söyledi. Tekrar yazıyorum, Chp ile yapılan görüşmenin olumsuz sonuçlanmasından sonra Davutoğlu erken seçimin en güçlü ihtimal olduğunu söyledi. J

Bunun ardından MHP ile görüşmeler oldu. Davutoğlu ve Bahçeli’nin 2,5 saatlik görüşmesinin neticesinde de AKP “Hayır” dediği için koalisyon olmadı. J Evet, biraz şaşırdınız değil mi? Ancak durum bu.

Nasıl yani? Dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki; AKP-MHP görüşmeleri başladı. Bahçeli 4 şartını sundu. “Bunları kabul ediyor musunuz?” dedi. AKP “Hayır” dedi. Nedir bu şartlar, tekrar bir bakalım.

1 – Anayasa’nın ilk 4 maddesi değiştirilemez. Değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Bu MHP’nin vazgeçilmez şartıdır.

2 – Çözüm sürecini eksiksiz ve bahanesiz olarak ortadan kaldırılması, sürecin tümüyle tasfiyesi, müzakere kabul etmeyen talep ve isteğimizdir.

3 – Toplum hayatını felç eden, adalet ve ahlak kurallarını hiçe sayan rüşvet ve yolsuzluk iddialarının 17-25 Aralık kapsamında tekrar ele alınarak, ucu kime dokunursa dokunsun üzerine gidilmesi tartışmasız isteğimizdir.

4 – Anayasal yetki ve sorumluluklarını inat ve ısrarla çiğneyen, hiçbir kural tanımayan Cumhurbaşkanı’nın, görevinin gerektirdiği meşru ve hukuki zeminde bulunmasının yanı sıra kuvvetler ayrılığı prensibinin parlamenter demokrasiyle muhafazası, sağlıklı bir koalisyon için aradığımız temel kıstastır.

AKP, MHP’nin bu 4 şartına “Hayır” dedi. Buna rağmen Davutoğlu hala meydanlarda MHP için “Hayırcı” diyor.

Hadi bunu bir kenara bırakalım. Az önce de söyledim, AKP-CHP görüşmesinin olumsuz sonuçlanmasından sonra Davutoğlu erken seçimin en güçlü ihtimal olduğunu söyledi. Yani AKP’nin zaten MHP ile koalisyon kurmak gibi bir düşüncesi yoktu. Erken seçim kararını çoktan vermişlerdi ve adet yerini bulsun diye MHP ile görüşme yapıldı.

Şimdi tekrar soruyorum, AKP-MHP koalisyonun kurulmamasının suçlusu kim? Günah keçisi yapmaya çalışılan MHP mi yoksa “Hayır” diyen AKP mi?

Sanırım yazımın asıl konusunu biraz olsun anladınız. MHP’ye atılan iftiralar ve bazı yanlış anlaşılmalar. Bunların yanı sıra AKP ve icraatları… Tekrar ediyorum, beni bir siyasi parti mensubu olarak görmeyin. Yazdıklarıma tarafsız bakın. Eğer gerekli malzemeler listesindekiler sizde yoksa zaten bu konuda elimden bir şey gelmez. J

Malzeme listesindeki “Mantık” kullanıldığında bugün koalisyon kurulmamasının sorumlusunun kim olduğu açıkça ortada değil mi?

Bazı vatandaşlarımız MHP için elini taşın altına koymamaktan bahsediyor. Ben de şöyle bir soru sorayım o zaman, AKP neden bu 4 maddeyi kabul etmedi? Bu sorunun cevabını yine “Mantık” çerçevesinde verebilir misiniz? Deyin ki, şu şu şu sebeplerden ötürü AKP MHP’nin bu 4 şartını doğru bulmadı ve kabul etmedi. Ha?

Devam edelim…

Değnek kim, Köstek kim?

CHP’li bazı arkadaşlarımla bu konular hakkında sohbet ederken bazen diyorlar ki “Ya birader iyi hoş ama MHP sürekli AKP’ye değnek oluyor. Sıkıştığı yerde yardımına koşuyor.” J Mesela diyorum? “Ya bu meclis başkanlığı seçiminde Deniz Baykal’a oy vermediler mesela” diyorlar. J

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu MHP’nin de desteği ile seçimde aday gösterildi J (AKP’ye değnek olmakla suçlanıyordu MHP). CHP kapı kapı dolaştı, her yerde İhsanoğlu için oy istedi. Doğru mudur? Doğru. Cuhmurbaşkanı adayı İhsanoğlu için kapı kapı dolaşıp oy istediler. MHP de destek verdi.

Daha sonra meclis başkanlığı seçimleri geldi. Her partiden aday çıktı. Terör örgütü pkk’nın siyasi uzantısı HDP AKP’nin eski genel başkan yardımcısı ve kurucularından olan Mehmet Fırat’ı, AKP İsmet Yılmaz’ı, CHP Erdoğan’ı hapisten çıkartan Deniz Baykal’ı, MHP ise bilim adamı, diplomat, siyasetçi olan ve zamanında önemli görevlerde bulunmuş olan  Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdi.

Şimdi CHP’li vatandaşlara sormak istiyorum ve ellerini vicdanlarına koyarak cevap versinler; Cumhurbaşkanlığı görevine layık görüp de kapı kapı dolaşıp oy istediğiniz Ekmeleddin İhsanoğlu’nu neden Meclis Başkanı olması için desteklemediniz. Cumhurbaşkanlığını layık gördüğünüz İhsanoğlu’nu neden Meclis Başkanlığına layık görmediniz? Kendi adayınızı…
Ayrıca bir hatırlatma yapmak isterim; 9 Ağustos 2007 tarihinde yapılan Meclis Başkanlığı seçimlerine göz atalım.

AKP’nin adayı Köksal Toptan’ın Meclis Başkan’ı seçildiği bu oylamayı biraz detaylı incelersek CHP’nin AKP’yi alenen desteklediğini görebiliriz.

İlk önce 2007’de hangi partinin kaç vekili var, ona bakalım.

AKP: 341
CHP: 112
MHP: 71
Bağımsız: 26
Toplam 550

Şimdi de Meclis Başkanlığı seçim sonuçlarına bakalım.

AKP’nin adayı Köksal Toptan 450 oy alarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırıyor.
MHP’nin adayı Tunca Toskay 74 oy alıyor.
7 oy boş, 4 oy geçersiz, katılım 535 kişi.

Şimdi biraz matematik, 4 işlem yapalım.

MHP’nin o dönemdeki vekil sayısı 71, adayı 74 oy almış. AKP’nin vekil sayısı 341, adayı 450 oy almış.

MHP’ye dışardan +3 oy gelmiş. AKP’ye ise 109 oy gelmiş. Hadi iyimse olalım ve 26’sı Bağımsız vekillerden geldi varsayalım ancak +83 oy daha gelmiş. Sizce kim oy vermiş olabilir? CHP’nin 112 vekili var. J 450+74+7+4=535

AKP’nin adayı Köksal Toptan’ı 24 dönem Meclis Başkanı seçtiren kim? CHP J Bu durumda değnekçi kim? MHP’mi? J

Ha, az daha unutuyordum bak. O dönemde CHP’nin Genel Başkanı da Erdoğan’ı hapisten çıkartan Deniz Baykal’dı. J

Kim destek? Kim köstek?

Bir ufak not daha düşüyorum: Bunları neden yazıyorum? Son zamanlarda gerek medyada, gerek sosyal medyada bazı kalemler bu gibi söylemlerle doğruyu yanlışı karıştırıp halkımızı farklı düşüncelere yöneltiyor. Ben sadece yanlış bilinenlerin doğrusunu yazıyorum ve biraz da kendi eleştirimi katıyorum.

Devam edelim…

HDP’yi Meclise Kim Soktu?

7 Haziran seçimlerinin şaşırtan sonuçlarından biri de terör örgütü pkk’nın siyasi uzantısı olan HDP’nin mecliste yer alması oldu. Bu olaydan sonra bazı kimseler ciyak ciyak bağırarak MHP ve CHP’yi meclise sokmakla suçladılar. Ya aslında olan? Buyurun beraber bakalım.
Bu tartışmayı sonuçlandırmak için yapmamız gereken tek bir şey var o da 2011 Genel Seçimlerinin sonuçlarını incelemek.

MHP’den HDP’ye tek 1 tane bile oy kayması olmadı ancak CHP’den ise çok az da olsa oy kayması oldu fakat HDP’yi meclise sokan AKP’den HDP’ye kayan oylardır. J

2011 Genel Seçimlerinde HDP’nin(o zamanki adı BDP) ve AKP’nin Doğu illerimizden ne kadar oy aldığını ve 2015 Genel Seçimlerinde ne kadar oy aldığını kısaca inceleyelim.

Ardahan
Bi önceki 2011 Genel Seçiminde Akp %40.26(22,834) oy, Bdp’nin bağımsız adayı ise %12.29(6,971) oy almış.

Son yapılan 2015 Genel Seçiminde ise Akp %25.97(14,703) oy, Hdp ise %31.48(17,944) oy almış.
Yani bu seçimde Akp’nin oyu ortalama %15 düşmüş, Hdp’nin oyu da ortalama %15 artmış.
2011 Genel Seçimlerinde Akp birinci partiydi, şimdi Hdp birinci parti.

Mardin
Bi önceki 2011 Genel Seçiminde Akp %32.11(104,85) oy, Bdp’nin bağımsız adayları ise toplam %61.03(197,791) oy almış.

Son yapılan 2015 Genel Seçiminde ise Akp %19.13(73,669) oy, Hdp ise %74.09(285,281) oy almış.
Yani bu seçimde Akp’nin oyu ortalama %12 düşmüş, Hdp’nin oyu da ortalama %12 artmış.
2011 Genel Seçimlerinde Akp birinci partiydi, şimdi Hdp birinci parti.

Kars
Bi önceki 2011 Genel Seçiminde Akp %42.62(61,172) oy, Bdp’nin bağımsız adayı ise %19.24(27,620) oy almış.

Son yapılan 2015 Genel Seçiminde ise Akp %26.66(39,816) oy, Hdp ise %44.64(66,674) oy almış.
Yani bu seçimde Akp’nin oyu ortalama %20 düşmüş, Hdp’nin oyu da ortalama %20 artmış.
2011 Genel Seçimlerinde Akp birinci partiydi, şimdi Hdp birinci parti.

Görünen köy, kılavuz istemez. Açıkça görülüyor ki daha önce AKP’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşlarımız HDP’ye oy vermiş.

*not: daha detaylı bilgi için şuraya bakabilirsiniz.

Şimdi soruyu tekrar soralım; HDP’yi meclise kim soktu?

Devam edelim…

AKP’ye Oy Veren, Vermiş ve Verecek Olan Vatandaşlara 5 Soru

Soru 1
14 Ocak 2000 tarihinde Erdoğan bi radyo programına katılıyor. Avustralya'nın Melbourne şehrindeki SBS radyosundaki bu programda kendisini terörist başı abdullah öcalan ile karşılaştıran sunucuya aynen şunları söylüyor:

"Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şuan almış olduğu kellelerin hesabını veriyor."
Türkiye'nin belirli bir bölümünü ayırmak isteyen ve bu yönde terör eylemleri gerçekleştiren, askerimizi ve polisimizi şehit eden, dolayısıyla bir çok çocuğu babasız, bir çok kadını kocasız, bir çok kardeşi abisiz, bir çok anayı ve babayı evlatsız bırakan, Doğu bölgesindeki illerimizde türlü türlü eylemler yapıp halkı tehdit eden, karakollara baskınlar yapan, dolayısıyla binlerce insanı gözü yaşlı bırakan bu bölücü pkk'nın kurucusu ve lideri abdullah öcalan için "Sayın" denmesi ve bu eli kanlı terör örgütüne karşı mücadele veren şehit askerimize ve polisimize "Kelle" denmesi sizin için ne ifade ediyor?

*Bu olaydan sonra Şehit Anaları Derneği söylediklerinden ötürü Erdoğan'a dava açtılar. Açtıkları bu 3 kuruşluk tazminat davasını da kazandılar.

Soru 2
31 Mart 2003 tarihinde Erdoğan'ın bi gazetede yazısı yayınlanıyor. The Wall Street Journal adındaki Amerikan gazetesindeki bu yazısında Irak'taki işgalci amerikan askerleri için aynen şunları söylüyor:
"Amerika ile olan yakın iş birliğimizi sürdürmeye kararlıyız. Dahası, bu cesur kadın ve erkeklerin en az kayıpla evlerine dönmelerini ve Irak'taki acının en kısa zamanda sona ermesini umuyor ve bunun için dua ediyoruz."

Tüm dünyaya kan kusturmuş olan amerika 20 Mart 2003 yılında da Irak'ı işgal ederek sözde "özgürlük" adı altında 1 milyondan fazla insanın ölümüne sebep oldu. Kadın, erkek, genç, yaşlı ve çocuk demeden insanları katleden ve bunlarla da kalmayıp insanların evlerini yıkan, camileri yıkan, işkenceler yapan, kadınlara tecavüz eden amerikan askerleri için "cesur" denmesi ve onların "en az kayıpla evlerine dönmesi" için dua edilmesi sizin için ne ifade ediyor? Eli kanlı amerikan askerlerinin en az kayıpla evlerine dönmesi için dua ediyorsun da evsiz kalan, babasız annesiz kalan o masum çocuklar ne olacak? Bunlar sizin için ne ifade ediyor?

Soru 3
Amerika'nın 48. başkanı bush'un döneminde başlayan bi proje var, adı  büyük ortadoğu projesi, kısaca bop deniyor.

Türkiye dâhil birçok Ortadoğu ülkesinin sınırlarının değişmesine sebep olacak bu projenin amerika tarafından ve özellikle bush döneminde başlamış olması zaten tehlike çanlarının habercisi. Ha eğer derseniz ki "Yok arkadaş, ben inanmıyorum. bop Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin refahı, iyiliği için yapılan bir proje. Amerika bizim iyiliğimizi istiyor." O zaman size diyecek beşeyim yok. İnternette yayınlanan bop haritalarına ve ilgili belgelere bir bakın. Asıl amacını net bir şekilde göreceksiniz.
Neyse, devam edelim biz. 4 Mart 2006 tarihinde İstanbul Bayrampaşa'daki AKP ilçe kongresinde Erdoğan aynen şunları söylüyor:

"Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Biz BOP'un eş başkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz."
Amacı Ortadoğu'yu, bölgedeki Müslüman devletleri ve Türkiye'yi amerika'ya köle yapmak olan ve bu hedefte milyonlarca insanın canını alan, kanını akıtan bop için eş başkanlık yapması, bunu çok matah bir şeymiş gibi söylemesi sizin için ne ifade ediyor?

Soru 4
2011 yılında terör örgütü lideri abdullah öcalan'ın çağrısı ile 34 terörist Habur sınır kapısından girerek teslim oldu(!). Bu 34 terörist dönemin siyasi partisi olan dtp'li temsilciler tarafından ve pkk destekçileri tarafından karşılandı. Öyle bir karşılama oldu ki bu, otobüs tepesinde karşılamaya gelenleri selamlayan teröristler el sallıyor, sloganlar atılıyor... Teslim olmak değil, adeta bir şov, adeta bir zaferdi bu. Türkiye'ye karşı bir zafer...

Bu olaydan hemen sonra Erdoğan, akp'nin meclis grup toplantısında aynen şunları söylüyor:
''Dün Habur Sınır Kapısında yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur."

O görüntüler işte bunlar: https://goo.gl/ao0YI9

Erdoğan bunu dedikten 2 gün sonra çıkıp aynı olay için 180 derece bir dönüş yaparak "Böyle saçma sapan şey olmaz" dedi. Bu sizin için ne ifade ediyor?

Soru 5
Norveç'in Oslo kentinde 2006 yılında bir görüşme yapıldı. MİT ile pkk arasında yapılan bu görüşmenin tutanakları internette yayınlandı. Yayınlanan Oslo tutanaklarında MİT mensubu kişi şunları söylüyor:

"Bölgedeki valiler ve emniyet müdürü size karşı toleranslı davranıyorlar. İçinde eğer size karşı toleranslı davranmayan varsa söyleyin."
Bununla da kalmıyor, yine MİT mensubu kişi terörist başı abdullah öcalan'dan "Sayın Öcalan" diye bahsediyor.

Yapması gereken pkk ile mücadele etmek olan emniyet müdürleri için söylenenler ve bunu söyleyenlerin MİT mensubu olması ve bu kişinin terörist başı abdullah öcalan'dan "Sayın Öcalan" diye bahsetmesi sizin için ne ifade ediyor?

*Bu 5 sorunun kaynakları ve hakkında detaylı bilgi için şuraya bakabilirsiniz.

Devam edelim…

Gelişen Ekonomi derken?

AKP’li arkadaşlarımla bu konular hakkında konuşurken genelde geliştiğini iddia ettikleri ekonomiden bahsederler. Özellikle IMF’ye olan borcun ödenmesinden bahsedip, diğer ülkelere borç verdiğimizi(!) söylerler. İlginçtir ki bundan 10 yıl öncesine baktığımızda ben gelişen bir ekonomi göremiyorum.

Haydi, beraber bir karşılaştırma yapalım. Tabi bazılarımızın yaşı bunları hatırlamaya yetmeyebilir. J

AKP iktidarından önceki asgari ücret 185₺, şimdiki asgari ücret ise yaklaşık 1000₺ Bakalım bu kadar parayla neler alınabiliyor(du) karşılaştıralım.

-2002 yılında asgari ücret 185 liraydı ve 1 adet yumurta 5 krş.(eski parayla 50bin lira) fiyatla satılıyordu. Yani 1₺(eski parayla 1 milyon) ile 20 adet yumurta alınıyordu. 185x20=3700 eder. 2002 yılında 1 aylık asgari ücret ile 3700 tane yumurta alınabiliyordu.

2015 yılında asgari ücret 1000 lira ve 1 adet yumurta 50 krş.(eski parayla 500bin lira) fiyatla satılıyor. Yani 1₺ ile 2 adet yumurta alınıyor. 1000x2=2000 eder. 2015 yılında 1 aylık asgari ücret ile 2000 tane yumurta alınabiliyor.

-2002 yılında 1 adet ekmek 15 krş.(eski parayla 150bin lira) fiyatla satılıyordu. Yani 1₺ ile 8 adet ekmek alınıyordu. 185x8=1480 eder. 2002 yılında 1 aylık asgari ücretle 1480 tane ekmek alınabiliyordu.

2015 yılında 1 adet ekmek 1₺ fiyatla satılıyor. 1000x1=1000 eder. 2015 yılında 1 aylık asgari ücret ile 1000 adet ekmek alınabiliyor.

-2002 yılında 1 kg pirinç 90 krş.(eski parayla 900 bin lira) fiyatla satılıyordu. 185/0,9=205 eder. 2002 yılında 1 aylık asgari ücret ile 205 kg pirinç alınabiliyordu.

2015 yılında 1 kg pirinç 5₺(eski parayla 5 milyon lira) fiyatla satılıyor.  1000/5=200 eder. 2015 yılında 1 aylık asgari ücret ile 200 kg pirinç alınabiliyor.

-2002 yılında 1 kg toz şeker 50 krş. fiyatla satılıyordu. Yani 1₺ ile 2 kg toz şeker alınıyordu. 185x2=370 eder. 2002 yılında 1 aylık asgari ücret ile 370 kg toz şeker alınabiliyordu.

2015 yılında 1 kg toz şeker 4₺(eski parayla 4 milyon) fiyatla satılıyor. 1000/4=250 eder. 2015 yılında 1 aylık asgari ücretle 250 kg toz şeker alınabiliyor.

-2002 yılında 1 paket(1 litre) süt 50 krş fiyatla satılıyordu. Yani 1₺ ile 2 litre süt alınıyordu. 185x2=370 eder. 2002 yılında 1 aylık asgari ücretle 370 litre süt alınabiliyordu.

2015 yılında 1 paket süt 3₺(eski parayla 3 milyon) fiyatla satılıyor. 1000/3=333 eder(düz hesap). 2015 yılında 1 aylık asgari ücretle 333 litre süt alınabiliyor.

Bu örnek benim yaşadığım şehir için geçerli. 2007 yılında otobüslerde öğrenci 50 kuruştu ve şuan 2₺ civarında.

Gelişen ekonomi? Ben göremiyorum. Asgari ücretin 185₺’dan 1000₺’na yükselmesi gelişen ekonomiyi göstermez, artan fiyatları ve zamları örtbas etmek için yapılan operasyonu gösterir.
Ha unutuyordum, IMF borcu meselesi. O konuda bir şey demiyorum. IMF borcumuz bitti ancak bu sırada 2002 yılında 129.592 Milyar Dolar olan dış borcumuz 2014 yılında 388.243 Milyar Dolar’a yükseldi. Hazine Müsteşarlığı’nın son yayınladığı istatistiklere göre 2015’in 2. Çeyreğinde dış borç 400 Milyar Doları aştı. J

Şimdi soruyorum IMF’ye olan 25 Milyar Dolar borcu öderken +270 Milyar Dolar borçlanmak nedir? “Gelişen ekonomi” diyenler istatistiklerle çelişen yorumlarda bulunuyor.

Devam edelim…

1300₺ Asgari Ücret mi Dediniz?

AKP’nin son ataklarından biri de asgari ücrete yapacağını söylediği zam. İyi, güzel. Bu zaten olması gereken bir şeydi ancak 7 Haziran öncesinde muhalefet partilerinin 1400-1500₺ asgari ücret vaatleri için “Kaynak nerede?” diye soran AKP, şimdi kendisi 1300₺ vadediyor. E ben de soruyorum, kaynak nerede? 7 Haziran öncesinde asgari ücrete zam vaatleri için “Olmaz, ekonomi çöker” gibi yorumlarda bulunan AKP’nin yandaş kalemleri şimdi ne diyor? 7 Haziran’dan bu yana ekonomi çok mu gelişti de asgari ücrete zam yapıyorsunuz? Dolar ve Euro cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesini gördü. Hani kaldırmazdı ekonomi? Madem ekonomi kaldırıyordu neden bu halka yalan söylediniz?

Ayrıca neden 1 Kasım sonrası için söz veriyorsunuz? 13 yıldır hükumet olan sizsiniz. Hükumet olan parti vaat vermez, yapar. İşinize gelince “Onlar konuşur Ak Parti yapar” diyenler şimdi “1 Kasım’da bizi seçerseniz yaparız” diyorlar. J Ben lafa değil icraata bakarım. Bazı AKP’li arkadaşlarım bu konu için “Haziran ayında bu konuyla ilgili görüşmeler oluyormuş, yasa öyleymiş ondan 1 Kasım sonrasını söyledi” diyorlar. İşine gelince 1 gecede toplanıp yasa değiştirenler, mevzu asgari ücrete zam olunca neden aynısını yapmıyor? J

Devam edelim…

Türban Meselesi

Hah bak şimdi o “Değnekçi” diyen arkadaşlar konuşabilir. MHP bu konuda AKP’ye destek verdi. Ki ben bundan bir sorun göremiyorum. Bu ülkenin %80’e yakını Müslüman ve böyle bir ülkede türbanın serbest olması bence gayet normal. Sorun şu ki AKP samimi değil. 13 yıldır iktidarda olan AKP, oylarının düşeceğini anladığında hemen bu konuyu gündeme alıp kullandı. 2002 yılında iktidara gelen AKP 2008 yılına kadar bu konuya el atmayıp, oylarının düşeceğini anlayınca hemen olaya el attı ve tasarıyı meclisten geçirdi.

MHP defalarca bu konuda teklifte bulunmasına rağmen AKP 2008 yılına kadar yanaşmadı. Onu da belirmekte fayda var.

Türbanı kalkan olarak kullandı diyebiliriz.

Devam edelim…

Genel Başkan Yardımcısı AKP’de, Avukatı CHP’de

Bu konu hakkında pek bir şey yazmayacağım. Sadece iki isim verip geçeceğim.
Sezgin Tanrıkulu: Habur olayındaki pkk terör örgütü militanlarının avukatlığını yapan isim. Diyarbakır Barosu’na kayıtlı olmasına ve Diyarbakır’da yaşamasına rağmen o bölgede seçilemeyeceğini bildikleri için İstanbul’dan aday gösterdiler. Şuan CHP İstanbul Milletvekili. J
Mehmet Metiner: Eski HADEP Genel Başkan Yardımcısı. Nedir bu HADEP? Şöyle bir sıralama yapalım:

HDP < BDP < DTP < DEHAP < HADEP

Terör örgütü pkk’nın siyasi uzantısı olan partide genel başkan yardımcılığı görevi yapmış bir kişi şuan AKP İstanbul Milletvekili. J

Devam edelim…

17-25 Aralık

AKP’nin tabiri caizse sıçtığı tarihtir. Gülen cemaati tarafından yayınlandığı iddia edilen ses kayıtlarının ve bu kayıtlar kapsamında bazı AKP’li vekil ve bakanların yakınlarına yapılan operasyonların tümüne bu ismi verebiliriz. Kimi kesimler tarafından Yolsuzluk ve Hırsızlıkla Mücadele Haftası olarak anılmaktadır. J

Her ne kadar ses kayıtları için montaj denilse de Adli Tıp Kurumu yaptığı resmi açıklamada kayıtlarda oynama yapılmadığını söylemiştir. Tüm bunlara rağmen ilgili kişiler hakkında en ufak bir yaptırım uygulanmamıştır. Neden? Çünkü yapılacak olan herhangi bir yargılama sürecinin ucu Erdoğan’a kadar dokunabilir(MHP’nin 3. Koalisyon şartı).
Hadi diyelim ki ses kayıtları montaj, her şey yalan, dünya bomboş, hancı sarhoş. O zaman neden bu 4 bakanın Yüce Divan’da yargılanması engelleniyor? J Ortada bir suç yoksa zaten aklanır gelirler. J
Mesela MHP’nin eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın. Kendisi şuan MHP Trabzon Milletvekili ve Meclis Başkanvekili.

Bakanlığı döneminde 10 ihaleye ayrı ayrı, 19 ihaleye de zincirleme olarak fesat karıştırmak ve haksız mal edinme suçlarından toplam 216 yıl 6 aya kadar hapsini istedi. Ayrıca mahkeme eylemin, görevi kötüye kullanma suçu boyutunu aşıp, ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturduğunu iddiası ile haksız edindiği ileri sürülen 1 trilyon 961 milyar TL'nin (1 milyon 961 bin YTL) zor alımına karar verilmesini de talep etti. 5 Ekim 2007 tarihli karar duruşmasında hakkındaki tüm suçlamaların yersiz olduğu tespit edilerek beraatine karar verildi. Kendisi, eşi ve çocuklarının da mal varlıkları üzerindeki ihtiyati tedbir kararını da kaldırdı. Suçlamalara rağmen Yüce Divan’da yargılandı, aklandı, partisine geri döndü.

Hadi AKP de aynısını 4 Bakanı için yapsın? J Madem suç yok ortada ve kayıtlar montaj. J
Yapamaz. Neden? Çünkü işin ucu Bilal-Erdoğan’a dokunuyor. J

Kaset Operasyonları

CHP’li Deniz Baykal ve birkaç MHP’li isime yapılan operasyonların geneline denir ki Türkiye siyasi tarihinin en ahlaksız, en ahmak, en şerefsiz, en namusuz ve en haysiyetsiz hareketidir.
Peki, bu operasyonun arkasında kim var? J Bu konu hakkında kesin bir cevap veremem ancak MHP’li isimlerin videolarının yayınlandığı internet sitesinin alan adının satın alındığı kredi kartının Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopteri üreten firma ile yakından bağlantılı birine ait olması ve bu ismin AKP’li bazı kimseler tarafından korunması açıklayıcı oluyor sanırım. Bu konu hakkında dönemin Başbakan’ı Erdoğan “Ne özeli bunlar genel geneeelll” diye meydanlarda bağırırken, 17-25 Aralık kayıtları için “özel hayat” vb. ifadeler kullandı. J Kaset operasyonları hakkında detaylı bilgi için İlhami Yangın’ın Cümbür Cemaat adlı kitabını okuyabilirsiniz. Bu kitapta yapılan operasyonların AKP ve Cemaat ile bağlantısı, operasyonu yapan takımı eğitmek için Hollanda’dan gönderilen kişi tarafından anlatılıyor. Bu kitap AKP ve Cemaat aleyhinde yazılan ve piyasadan kaldırılamayan nadir kitaplardandır.

Bitiriyorum…

Evet, birkaç konuya ufak ufak değindim. J Bu yazıyı baştan sonra bir defa daha okumanızı bunu yaparken de tüm her şeyi bir kenara bırakıp şeref, haysiyet, vicdan, mantık, saygı ve vatan sevgisi kıstasları doğrultusunda düşünmenizi rica ediyorum. Gerekirse bu geceyi düşünerek geçinin ve en doğru kararı verip, oyunuzu kullanın. 1 oyun ne kadar etkili olduğunu, nelere etki ettiğini artık iyi biliyorsunuz.

Ben bir partinin taraftarlığını yapmıyorum. Sadece yanlış bilinen bazı şeylere kendi eleştirilerimi de katarak yazıyorum. Yazdığım her şeyin kaynakları, kanıtları mevcut. Birçoğunu da yazıda paylaştım. Dilerseniz ileride yazacağım yazılar için şu adresi takip edebilirsiniz.
Yarın seçim var. Ben de sandık görevlisiyim ve emin olun hiçbir sahtekârlığa izin vermeyeceğim. Siz de gidin ve oyunuzu kullanın. Daha sonra da sandıkta bekleyin. Sayımlar bitene kadar… Müşahit olabiliyorsanız, olun. Olamıyorsanız orada kendinize yakın gördüğünüz siyasi partiden müşahit kartı isteyin. O da olmazsa yine de bekleyin. Sandığı terk etmeyin. Oyunuza sahip çıkın! Yarınki seçimin Türkiye için hayırlı olmasını diliyorum. Yarınlarımız aydın, cumhuriyetimiz daim olsun.


NOT: Bu yazı 31 Ekim 2015 tarihinde yazılmış olup 13 Mart 2016 tarihinde bu blogda yayınlanmıştır. Buradan önce başka platformlarda da yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder